Takımdan Carl kullanacaktı serbest vuruşu. Kesinlikle buna engel olmalıydım. Ben kullanmalıydım. Carl biraz kendini kasarak vuruşa hazırladı. Düdük çalar çalmaz topa ben vurdum… Kaleci müthiş bir şekilde atladı… Fakat gol oldu! O an bütün taraftarların tezahüratlar yaptığını ve sevinç çığlıkları, bağrışları duydum fakat gol attığıma sevinmedim. Hiçbir şey yokmuş gibi sahada yerimi aldım. Süre bitmişti. Santra yapılır yapılmaz hakem maçı sonlandırdı. DFB Pokal’da bir üst tura çıktık. Gelecek rakibimizi de yenersek çeyrek finalde olacaktık. Ha bu arada unutuyorum. Sonradan öğrendim ki Magrid hayat kadınıymış. Üniversitede öğrencilere para karşılığı ya da ders notu karşılığında bunu yapıyormuş. İnanın ki büyük bir yük kalkmıştı üstümden. Eward’ın neden onunla sevgili olduğunu da anlayamadım ama neyse…
Genelde hep erken yatarım fakat süreklide bir türlü uyanamam. Alric her sabah erken kalkar. Kahvaltı da gevrek hazırlar. Acele acele hazırlanır, gevreğimi yer ve evden çıkardım. Son 5 maçtır ilk 11’de oynamıyorum. Hatta sadece ilk 11 değil. Kadroya bile alınmıyorum. Antrenörüm takımdan ayrı koşu yapmamı istiyor. Tabi ya bazen futboldan öğrendiklerimi uygulayamıyorum. Hamburger maçında her ne kadar gol atmış olsam da yapılmaması gereken disiplin dışı bir hareketti. Hocam konuyu tekrar tartışmaya bile gerek duymadan beni kadroya almıyordu. Şu ana kadar futbolda oyuncu ruhuyla oynamayı, hızlı olmayı öğrenmiş sayılırdım.
19 yaşımdaydım ve en fazla 2 sezon sonra tamamen her şeyi bitmiş olan kaliteli bir futbolcu olmam gerekirdi.
Sezon ortasına kadar ilk 11’de oynayamadım. Antrenörüm ne benimle bire bir konuştu ne de bir şey ima etti. Sadece takımdan ayrı koşuyordum. Bir zamanlar olduğu gibi… Sadece koşuyordum artık. Maaşım yatıyordu evet ama oynayamıyordum. Takımda ki önemimi kaybetmiş gibiydim. DFB Pokal’da çeyrek finale kadar gelmiştik –ben oynamadım tabi ki- eşleşmeler belirlendi.
St. Pauli – Schalke 04
B. Leverkusen – Hertha Berlin
B. München – Nürnberg
B. Dortmund – B. Mönchengladbach
Bu eşleşmeye inanamadım. Tuttuğum takım olan Schalke 04’le oynayacaktık. Ama bilmiyordum belki de oynayamayacaktım. Büyük bir ihtimal yine kadro dışı kalacaktım. Normal lig ve kupa maçları dâhil hemen hemen 8 maçtır oynamıyordum. Ama bu sürede kesinlikle kendime çeki düzen verdim. Hızın önemini tekrar anladım. Disiplinin önemini tekrar tekrar kafamda vurguladım. Kulübe maaşımı almaya gidiyordum. O esnada hocamı gördüm. E hadi maça gidiyoruz. Niye hazırlanmadın hala diye sordu. Hiçbir şey yaşanmamış gibi nasıl bana bunu söyleyebilirdi ki? Gerçekten kafamda zaten sayısı fazla olan soru işaretleri bir hayli daha arttı. Sonradan öğrendim ki sanırım bir psikolog’a gözükmem gerekiyor… Maçlar çıkmamayı sen istedin ya dedi bana hocam. Her şeyi detayıyla anlatmaya başladı. Meğer babammış bütün sebebi. Derslerimle ilgilenmediğimi, bu gidişatla okula devam edemeyeceğimi öğrenmiş.
Benden habersiz Hamburg’a gelmiş. Antrenörümle konuşarak birkaç maça çıkarmayın da derslerine çalışsın diye antrenörümü tembihlemiş. Alric ve ben evde yokken evimizi de bir güzel temizlemiş. Birkaç yiyecek almış. Evi öyle gördüğümde Alric’e sormuştum. Hayır haberim yok demişti. Bende o günden sonra Alric’in psikolojik sorunları olabileceğini düşünmüştüm. Meğerse bütün her şey babamdan kaynaklanıyormuş. Hocam bunları anlattıktan sonra çok heyecanlandım ve Schalke’nin bulunduğu Gelsenkirchen kentine doğru yola koyulduk…
30 Temmuz 2012 Pazartesi
CİLT 1 PART 4
Magrid bütün olanları hiçbir laf etmeden izliyordu. Eward sürtüğü ise hâlâ bana tehdit edici küfürler savurmaya devam ediyordu. Ben o esnada sadece Magrid’in gözlerine bakıyor hiç dinlemiyordum Eward’ı. Ben hala dinlemiyordum. Dinlemediğimi anladı ve onu sanki giblemiyormuşum gibisinden hayatım boyunca unutamayacağım bir yumruk salladı. O an kendimi yer de buldum. Düşüncelere dalmaya devam ediyordum. Gözümü kapatıp bütün bağrışları, tehditleri ve ağza alınmayacak küfürleri duyuyordum. Aniden kalkıp yarın 3’te spor salonuna gel dedim. O da onayladı. Herkes kulaktan kulağa bir şeyler konuşmaya devam ediyordu. Eve gittim olanları Alric’e anlattım. Nasıl yani çocuğu dövecek misin diye sordu. Elbette hayır dedim. Ona kozumu futbolda gösterecektim. O gün zor bir gece yaşadım. Gözüm hala titriyordu. Hafif morarmıştı. Sabah uyandım. Okula gittim. Dersten çıktım. Spor salonu için ayakkabılarımı giydim. Spor salonunda büyük bir yığın vardı. Onlarca üniversite öğrencisi izlemeye gelmişti-Magrid hariç- Ben o sırada hafif egzersiz yaparken Eward gelmişti. Ona futbol mücadelesi yapacağımızı anlatmadığımdan olsa gerek diğer gözümde büyük bir acı hissettim ve tekrar yere yığıldım. O esnada okuldan profesörler mekândaydı. İkimizle özel olarak konuştu. Hiçbir açıklama yapamadan oradan ayrıldık. Bir daha da Eward’ı hiç görmedim. 1.lig oyuncusu olduğundan maçlarda zaten karşılaşmıyorduk. Ta ki Hamburger – St. Pauli DFB Pokal karşılaşması gelene kadar. St. Pauli’de oynamak istemeyeceğim karşılaşmalar Rald’ın takımı Dynamo Dresden –Rald’tan dolayı tabi ki- Eski takımım Hansa Rostock ve Eward’la yaşadıklarımdan sonra Hamburger’le oynamak istemiyordum. Maalesef Hamburger’le eşleştik. Derbi maçı olacağı için büyük hazırlıklar vardı. Stadyum tıklım tıklımdı. Hiç hayatımda bu kadar dolu bir sahada oynamamıştım her halde. 2. lig olmamıza rağmen St. Pauli taraftarları da bir hayli yoğundu. Eward maça girmeden önce bekleme koridorunda bir hayli sert sert baktı. Aldırmadım. Marş söylendi ve maç başladı. Takımdan Eric sakat olduğu için o günlük sağ açık oynayacaktım. Kesinlikle şanssızdım. Çünkü tüm maç Eward’la beraber mücadele edecektik. Maç 0-0 idi. Maçın bitmesine 25 dakika vardı. Zaten ikinci yarı tamamen sağ kanattan ataklar yaptık. Eward sürekli bana dirsek hamlesi yapmak istese de bana yetişemiyordu. Hızlıydım. Bir an spiker 19 numaralı St. Pauli oyuncusu Chay Abschied kesinlikle çok iyi ataklar düzenliyor. Dediği an tekrar düşüncelere dalmıştım. Neler oluyordu bana. Arada gidip gidip geliyordum. Kendimi ferre starı sanmaya başlamıştım. Bir an hızlı koşuyu bıraktım. Resmen topu bırakmıştım. Sadece yürüyordum. Baya hızlı ilerlediğim için oyuncular çok uzaktaydı. Ama sadece biri hariç… Eward çok sert bir şekilde hem dirsek attı hem de kaydı. O müthiş acıyı emin olun kimse çekemezdi fakat ben o sıra dünyayla iletişimimi kesmiştim. Hakem’e foul itirazları derken Eward kırmızı kart gördü.Küfür etmeye devam ediyordu. Ben hala yerde kıvranıyordum. Acıyı hissediyordum ama normalden çok daha az. Bir an kendimi toparladım ve hocama serbest vuruşu kullanmak istediğimi belirttim el hareketleriyle. Hocam da bana bu aptal davranışlarımdan dolayı pek istekli bakmıyordu. Ret işareti yaptı fakat kararlıydım. Ben kullanmalıydım. Sakatlık,hakemle kavga derken maçın normal süresinin bittiğini ve +1 ek sürede olduğumuzu tabelasıyla gösterdi yan hakem…
29 Temmuz 2012 Pazar
CİLT 1 PART 3
Ha ne anlatıyordum ev arkadaşı yada kalacak bir yer.. Hallettim onu. Alric isminde biriyle tanıştım. Üniversite tanışma gününde. O zamana kadar Hamburg’ta ki bir akrabamda kalıyordum. Alric’le birbirimizi çok iyi tanıdık o da kalacak bir yer arıyormuş. Beraber anlaşarak aylık 300 € luk bir ev tuttuk. 150-150 ortak ödeyecektik. Ben zaten aylık takımdan 700 € alacaktım. Kira,yiyecek,kıyafet,otobüs,faturalar derken aylık garanti 600 € tuttuğunu gördüm. Sadece 100 € bana kalıyordu. Babam aylık 100 € göndereceğini söyledi. 200 € para ile 1 ay geçirecektim. Kesinlikle hayatımın en güzel 3 senesi olacaktı. Umarım futbol bir şekilde okulumu aksatmaz. St. Pauli de bana U19 da giydiğim 19 numara verildi. Hem 19 yaşındaydım hem de 19 numara giyiyordum. Takımda ki durumumdan memnundum 3 maçta bir ilk 11 giyiyordum. Antrenörümüz iyi biriydi. Oyuncularla da çabuk kaynaşmıştım. Ama hayatımın sadece futboldan ibaret olmadığını öğrendim ta ki onu görene kadar… İsmi Margid’ti. Renkli gözlü uzun saçlı güzel bir kızdı. Hemen hemen her gün onu görüyordum. Onunda beni fark ettiğini düşünüyordum. Ama bir türlü onunla konuşma cesareti yakalayamadım. Futbolcu olduğumu bilmiyordu sanırım. Neyse ilerde onunla kesinlikle konuşacağım ama ne zaman bilmiyorum. Asıl sorun Dynamo Dresden – St. Pauli maçıydı. Rald ile karşı karşıya oynayabilirdik ve öyle oldu. İkimizde maça ilk 11’de başladık. O defansif ben ofansif oynadığım için onunla direk aynı alan içerisinde oynuyorduk.
Oyuna başlamadan önce eskisi gibi n’aber dostum gibisinden klasik selamlaşmamızı yaptı. Ama nasıl desem Rald eski Rald değildi. Üniversiteye gitmiyormuş bu beni çok şaşırtmıştı. Çünkü Rald lisedeyken okulun en başarılı sayılı öğrencilerindendi. Yıllık 20.000 € alıyormuş. Prim olarak 1.000 € vereceklermiş. Takımda 6 numarayı almış. U19 milli takımında da 6 numara giyiyor. İşte maaşını,sırt numarasını,üniversiteye gitmemesinden bahsettiğinde onu çok kıskanmıştım. Benim okulu bu halde bitirmem bile çok zorken Rald aylık 1.500 € dan fazla kazanıyordu. Yani benim maaşımın iki katından fazla. Mücadelede her ihtimalde bana izin vermedi. Maç 0-0 sona erdi. Soyunma odalarına dönerken beni ara görüşelim dedi. Bende olur diyerek onayladım. Ama sanırım onu aramayacağım. Yeni dostum resmen Alric olmuştu. Geçenlerde ona Margid’ten bahsettim. Hemen konuşmalısın diye kafamı bi hayli karıştırdı. Ha unutuyorum kızın adını nerden bulduğumu söylemeyi. Köşeden bir yerden izlerken başka bir kız arkadaşı hadi Margid gelmiyor musun diye seslenmişti. Ordan biliyorum. Profesyonel futbolcu olduğumu tüm okul öğrenmişti sanki. Arada maçlar nasıl gidiyor diye takılan çocuklar olurdu. Mutlu olurdum onlardan böyle muhabbetler duyunca. Kendimi toparladım ve gidip Margid’le konuşmaya karar verdim. Meğerse Margid’in sevgilisi Hamburger SV takımından 21 yaşında sol bek oyuncusu Eward’mış. Eward U21 takımında oynuyor. Hem Hamburg takımda hem de U21 takımında 2 numara giyiyor. Yıllık 500.000 € kazancı var. Zengin ve karizmatik. Bu Eward beni tanıyormuş.
Sürekli Margid’i kestiğimi görüyormuş. Tam kendimi toparlayıp ona doğru ilerlerken önüme doğruldu. Ne pislik herif çıktın aylardır sevgilimi kesiyorsun pis herif diye küfürler yağdırdı ve beni ittirdi. Herkes o an bize doğru yöneldi ve izlemeye başladı. Utanarak söylüyorum ama Margid dahil…
Oyuna başlamadan önce eskisi gibi n’aber dostum gibisinden klasik selamlaşmamızı yaptı. Ama nasıl desem Rald eski Rald değildi. Üniversiteye gitmiyormuş bu beni çok şaşırtmıştı. Çünkü Rald lisedeyken okulun en başarılı sayılı öğrencilerindendi. Yıllık 20.000 € alıyormuş. Prim olarak 1.000 € vereceklermiş. Takımda 6 numarayı almış. U19 milli takımında da 6 numara giyiyor. İşte maaşını,sırt numarasını,üniversiteye gitmemesinden bahsettiğinde onu çok kıskanmıştım. Benim okulu bu halde bitirmem bile çok zorken Rald aylık 1.500 € dan fazla kazanıyordu. Yani benim maaşımın iki katından fazla. Mücadelede her ihtimalde bana izin vermedi. Maç 0-0 sona erdi. Soyunma odalarına dönerken beni ara görüşelim dedi. Bende olur diyerek onayladım. Ama sanırım onu aramayacağım. Yeni dostum resmen Alric olmuştu. Geçenlerde ona Margid’ten bahsettim. Hemen konuşmalısın diye kafamı bi hayli karıştırdı. Ha unutuyorum kızın adını nerden bulduğumu söylemeyi. Köşeden bir yerden izlerken başka bir kız arkadaşı hadi Margid gelmiyor musun diye seslenmişti. Ordan biliyorum. Profesyonel futbolcu olduğumu tüm okul öğrenmişti sanki. Arada maçlar nasıl gidiyor diye takılan çocuklar olurdu. Mutlu olurdum onlardan böyle muhabbetler duyunca. Kendimi toparladım ve gidip Margid’le konuşmaya karar verdim. Meğerse Margid’in sevgilisi Hamburger SV takımından 21 yaşında sol bek oyuncusu Eward’mış. Eward U21 takımında oynuyor. Hem Hamburg takımda hem de U21 takımında 2 numara giyiyor. Yıllık 500.000 € kazancı var. Zengin ve karizmatik. Bu Eward beni tanıyormuş.
Sürekli Margid’i kestiğimi görüyormuş. Tam kendimi toparlayıp ona doğru ilerlerken önüme doğruldu. Ne pislik herif çıktın aylardır sevgilimi kesiyorsun pis herif diye küfürler yağdırdı ve beni ittirdi. Herkes o an bize doğru yöneldi ve izlemeye başladı. Utanarak söylüyorum ama Margid dahil…
CİLT 1 PART 2
Kaltak Bay Rune beni kandırmıştı. Ama sonra fark ettim ki bana öğretmek istediği bir şey vardı. Takımın için ruhunu ortaya koymak… Evet Bay Rune bana bunu öğretmeye çalışmıştı. Daha sonra sezonun bitmesine son maç kalmıştı gol kralı 12 gol ben ise 11 goldüm. Kesinlikle hayatımın en iyi sezonuydu. Son maçı Stuttgart rezerv takımıyla oynayacaktık. Bu arada takımdan en yakın arkadaşım Rald’ın 2. lig takımlarından Dynamo Dresden takımına transfer olduğunu öğrendim. Rald çok mutlu gözüküyordu. Ben ise Dustin gibi Stein gibi aptallarla beraber maçlara çıkmaya devam edecektim. Ama neyse ki beni son zamanlarda bunlar ilgilendirmiyordu. Amacım gol kralı olmaktı. 19 yaşında Alman 3. liginde gol kralı olmaktan bahsediyorum. 3. lig oyuncusuydum evet amatörlerle mücadele ediyordum ama gol kralı olmak için aşırı gençtim. Ve Stuttgart rezerv takımı maçında gol atamadım. O sezon gol kralı olamadım evet ama kesinlikle şu geçen 2 sezonda futbol adına çok şey öğrenmiştim. Seçmelerine katıldığım Almanya U19 Milli takımından cevap geldi. U19 takımına seçilmiştim. Kesinlikle büyük bir deneyim olacaktı. Federasyonun belirlediğine göre 3. lig oyuncularının piyasa değerleri açıklanmıştı. Çok heyecanlıydım. Değerimin 3 milyon € olabileceğini düşündüm. Özel toplantıdan canlı yayınını Sport Fernsehen kanalından izliyorduk. Sport Fernsehen Almanya’nın en büyük spor kanalıydı. İsmim böyle bir kanalda anılacaktı. Güzel olacaktı evet… Yaklaşık 1 saat kadar geçti. Nihayet Hansa Rostock’a sıra geldi. O esnada Rald’ın transferini söyledi değerleri açıklayan kişi.
İkimizinde 200.000 € luk bir değeri vardı zaten. Rald’ın değeri 1.000.000 € olduğunu öğrendim. O an hevesim kırıldı. Aynı zamanda konuşan spiker Rald’ın sezonun en iyi genç oyuncusu olduğundan bahsetti. U19’da Rald’ta oynayacaktı. Neyse ki Stein gibi bir budalanın değerinde artış olmadı değeri 100.000 € da kaldı. Bana sıra geldi. Chay Abschied. Sezonu 11 golle kapatan büyük gelecek vaat eden yıldız dediğinde nefesim kesilmişti resmen. Değerimin 650.000 € olduğunu öğrendim. Gerçekten hayallerim yıkılmıştı. Sonradan öğrendiğimde 3. lig oyuncusuna göre müthiş bir değerdi. Fakat Rald gerçekten profesyonel bir futbolcu olduğunu açıklamış oldu. Ha bu arada unutuyorum. Sezonu 3. olarak kapattık. Offenbach 1. olmuştu. Sanırım takımımızın daha iyi olması gerekiyordu. Spiker bütün analizlerden sonra 3. lig’in en pahalı takımlarının sıralamasını sayarken bizim takımımız 2. sıradaydı. O an gerçekten güzel bir takım olduğumuzu fark ettim. Daha ne isteyebilirdim ki babam yanımdaydı. Destek çıkıyordu. Bize sahip çıkan güzel bir antrenörümüz vardı. O kadarda budala olmadığımızı anlamıştım. U19 takımında 17 numara istedim. Fakat bana 19 numara verildi. Buna da minnettardım. Artık futbol haricinde tatilimin tadını çıkartıyordum. Lise nihayet bitmişti. Artık üniversite zamanıydı… Üniversiteye gidersem futbol kariyerim ne olacak diye düşünüyordum. Bir sabah bir telefon geldi. Arayan Bay Rune’du. Seninle bir şey konuşacağım çabuk kulübe gel dedi. Koşarak kulübe gittim. Bu sefer ciddiyim beni iyi dinle. Sana bir teklif var dedi. Heyecanlandım.
U19 antrenman maçlarında beğenilmişim. Evet hatırladım. Polonya U19 ve Almanya U19 antrenman maçı oynamıştık. O gün gol atamamış olsam da gerçekten güzel oynamıştım. Takımın 2. lig’ten olduğunu öğrendim. Bunu beni daha da heyecanlandırdı. St. Pauli takımıydı. Gerçekten bu durum beni daha da heyecanlandırdı. Çünkü Hamburg’ta üniversite okumak istiyordum ve St. Pauli Hamburg takımıydı. St. Pauli’ye transferim söz konusunda yıllık 8.000 € net maaş yazıyordu verilen sözleşmede. Bazı verilen primlere göre de sanırım ara sıra 200 € gibi bir para da alacaktım. 8.000 € aylık 700 € anlamına geliyordu. Babamla hemen paylaştım. Hamburg’tan okuluma kaydımı yaptırdım. Transferim gerçekleşti. Şimdi yapmam gereken kalacak bir yer bulmak yada bir ev arkadaşı…
CİLT 1 PART 1
Evet işte yine başlıyoruz.. Zor bir takım karşısında en aptal oyuncular.. Ben Chay. Almanya 3. lig Hansa Rostock takımının forvet oyuncusuyum. Takımda 17 numara giyiyorum. En yakın arkadaşım Rald. Aynı takımda oynuyoruz. O ise ön libero oyuncusu. 18 yaşındayız. Her ne kadar Almanya U17 seçmelerine katılsakta beğenilmedik ve geri yollandık. Evet Almanya’nın Rostock kentinde yaşıyorum. Tam bir Schalke 04 hayranıyımdır. Oldum olalı o takımda oynamak isterim. Hansa Rostock’ta yaklaşık 9 yıldır oynuyorum. Babam her zaman futbol konusunda destekçim oldu. Annem aksine Avukat,Doktor,Mühendis olmamı istedi. Hiçbir zaman destek çıkmadı. Zaten beni sevdiğinide düşünmüyorum. Bir gün gelecek ve aileden kopup büyük bir kulüpte oynayacağım. Bilmiyorum belkide çok uzaklarda… Şu ana kadar sadece Darmstadt takımından teklif aldım. Hiç iç açıcı bir teklif değildi ve o yüzden transferim gerçekleşmedi. Bu zamana kadar hep istediğim gibi hünerlerimi gösteremedim. Ama gerçekten kaliteli bir futbolcu olduğumu Osnabrück maçında fark ettim. Anlatıyorum.. Maçın bitmesine 10 dakika civarı vardı. Seyirci sayısı çok çok azdı. 2-1 yenik durumdaydık. Atak yaparken karşı takım foul yaptı ve hakem foul ü onayladı. Çok güzel bir frikik noktasıydı. Antrenörümüz beni göstererek kullanmamı istedi. Ben önce teredütte bulundum. Gerçekten kullanacaktım. Frikik hünerimi gösterebilecektim. İnanamıyordum. Neyse topun başına geçmiştim. Baraj kuruldu. Oyuncular ceza sahası içine toplandı. Vuruşumu yaptım ve gol oldu..
Gol olmuştu az seyircili ortama SAYENİZDE BURDAYIM gibisinden saçmalıklar söyledim ve bağırdım. Sonra hakem ofsayt kararı verdi. Hepsi Stein yüzünden olmuştu. Bende itirazda bulundum ve annesine küfürler yağdırdım. Ve hakem kırmızı kartını gösterdi. Tekrardan küfürler yağdırdım. Evet dedim ya kaliteli futbolcu olduğumu o zaman anlamıştım. İlginç tarafı babamın maçı izlemiş olması ve söylediğim küfürleri duymuş olmasıydı. Neyse ki ucuz atlattım. Evet bir gün birileri tarafından keşfedilmiştim nihayet. Geçtiğimiz sezonu 6 gol 1 asistle kapatmıştım. 18 yaşında genç birine göre iyiydim. Bir gün 2. lig takımlarından Regensburg ile DFB-Pokal da eşleştik. O gün 2 gol atarak kariyer rekorumu kırmıştım. Kesinlikle kariyer rekoruydu. Daha sonra Borussia Dortmund rezerv takımıyla bir maçımız oldu. Orada da 2 gol atarak gözleri üstüme çekmiştim. Kesinlikle frikik konusunda ustalaşmıştım çünkü hem Regensburg’ta hem de Dortmund rezerv takımına karşı frikik golünde bulundum. Ve işte yine bir fırsat geldi. DFB-Pokal da Bayern München ile eşleştik. Bayern München dünyanın sayılı kulüplerinden ve Almanya’nın 1 numarasıydı! O gün maçı 6-1 kaybettik ama kesinlikle o gün önemli bir şey öğrendim. “Futbol hız demektir.” Benden 10 yaş büyük yıldızların çok seri oynadığını, direk düşünme gücüne sahip olduklarını gördüm. Kendimi o an budalaya benzettim. Gerçekten seri değildim kime pas atacağımı bilemiyor, ne zaman topu şutlayacağımdan emin olamıyordum. O zamandan itibaren takım antrenmanı dışında sadece koştum. Evden çıktığım andan itibaren aralıksız koştum.
Güzel bir gün değildi. Yaklaşık son 3 aydır performans eksikliğim vardı. Antrenörüm bu konuyu özel görüşmek istedi. Sezonu kapatacağız ve 2-3 aydır ne gol atıyorsun ne katkı sağlıyorsun, iyi olduğuna emin misin diye sordu. Evet, koşmaya devam ediyordum. Ama antrenman ve maçlarda çok kötü oynuyordum. Artık karar verdim ve koşmayacaktım. Her şeyin iyiye gittiğini fark ettim. Valencia rezerv takımıyla antrenman maçı yapılacaktı. Herkes çok heyecanlıydı. Farklı ülkeden oyuncularla oynayacaktık. O gün sadece paslı oynadım. Bir şut bile kullanmadım ve aslında ben ofansif yada aksine defansif oynayıp orta sahada başarılı olabilirdim. Ama yılmadım. O gün Valencia maçından ise futbolda bencilliğe yer olmadığını öğrendim. Sezonu kapatmaya az kalmıştı. Şu ana kadar 8 golüm olmuştu. Şu anki gol kralı ise 11 goldü. Son 3 ayda kötü performans sergilemiş olsam da iyi olduğumu fark ettim. Takımımızın muhasebe işlerine bakan Bay Rune bana bir takımın benimle ilgilendiği söyledi. Bir an yine Darmstadt gibi Hansa Rostock’tan kötü bir takım olduğunu düşündüm. Ama daha sonra uzun uzun düşündüm ve gerçekten kaliteli bir 2.lig takımı olabilirdi. Aşırı şekilde kendime çeki düzen verdim ve sezonun bitmesine son 4 maç kala o takımın beni izlediğini düşünerek olağandışı bir performansla tüm gücümü katarak oynadım. Ve sonra aslında bir takımdan teklif olmadığını öğrendim…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)